1994 yılında “Multimedia
Set” adı altında aldığım, 16-bit ses kartı ve 2 hızlı CD okuyucu beni oldukça
heyecanlandırmıştı. CD okuyucuda lazer ışını bulunması nedeniyle, kutusunda ve
aygıtın üzerinde özellikle göz sağlığına zararlı olduğuna dair birçok uyarı
vardı. Lazer ışınının nasıl bir şey olduğunu öylesine merak ediyordum ki,
aygıtı sökmemek için kendimi zor tutuyordum. Şimdilerde ise iniş yapan
uçakların pilotlarından, köşe vuruşu kullanan futbolculara kadar herkes gözlerine
tutulan lazer ışınlarından ızdırap duyuyor.
Lazer, Light Amplification
by the Stimulated Emission of Radiation sözcüklerinin kısaltması olarak türetilmiştir
ve İngilizce’de Laser olarak yazılır. Temel olarak, bir ışık hüzmesinin
kontrollü ışıması şeklinde gerçekleşir. Lazer ışığının, normal ışıktan en büyük
farkı, uyarılmış yüklü parçacıkların (foton) sağladığı, doğrusal olarak yayılan
çok güçlü ışık hüzmesine sahip olmasıdır.
1905 yılında
Einstein yazdığı makalede fotonlardan ve fotoelektrik etkisinden söz ettiğinde,
bugün dinlediğimiz CD’ler ve izlediğimiz DVD’ler için temel attığının
bilincinde miydi? Bunu bilmeye olanak yok. Bir CD üzerinde mikroskobik düzeyde, örneğin CD için yaklaşık 1.6 mikrometre (mikrometreyi de başka bir yazıda anlatırım) boyunda çukurlar
oluşturularak veriler bir nevi kazınır. CD okuyucu ise CD üzerine çok ince bir
lazer ışığı gönderir. Lazer ışığı bir çukura denk gelirse yansımaz, diğer
durumlarda ise yansır. Yansıyan ışığı algılayan bir fotodiyot ise gelen ışığa göre
1 ve 0’lardan oluşan ikili tabanlı sayılar halinde kodlanmış bilgileri okur.
Lazer yazıcılar
ise, fotoiletken bir madde ile kaplanmış bir silindir üzerine, yazdırılacak
sayfanın içeriğini bir lazer ışını ile aktarır. Böylece lazer ışınının
dokunduğu yerlerde fotoiletken madde sayesinde statik elektrik yükü oluşur.
Silindir döndüğünde statik elektrik yüklü alanlar toner noktacıkları ile
kaplanır. Son olarak toner noktacıkları bir kağıda aktarılarak baskı
gerçekleşir. Lazer ışığının çok ince ve yüksek hassasiyette hareket
ettirilebilmesi sayesinde lazer yazıcılar halen günümüzün en kaliteli
baskılarını gerçekleştirirler.
Einstein,
yaşadığı dönemin o kadar ilerisindeydi ki, zamanın tüm bilim adamları kendisine
Nobel Fizik Ödülü verilmesi konusunda hemfikir iken kuramlarının soyutluğu ve
kanıtlanması için ileri teknoloji gerektirmesi buna engel oluyordu. Nihayet 1921
yılında ödülü aldığında, ünlü Görelilik Kuramı iyice olgunlaştığı halde
kanıtlanması için daha 90 yıl beklemesi gerekiyordu. Bu nedenle de ödülü 1905
yılında yazdığı Fotoelektrik Etki makalesi ve ardındaki çalışmaları nedeniyle
almıştır. Özetle, kendi gözüne hiç kimse lazer ışını tutmamış olsa da, lazerin
babası Einstein’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder